Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hayat müzikal olsa...

Victor Hugo’nun ölümsüz eseri Notre Dame’ın Kamburu’ndan uyarlanan  Notre-Dame de Paris  müzikali orijinal dili Fransızca’da sahnelenmek üzere 9-25 Mart arası  ZorluPerformans Sanatları Merkezi ’ndeydi. Guinnes Rekorlar kitabına ilk yılında en çok izleyiciye ulaşan müzikal olarak giren Notre-Dame de Paris müzikali 1998 yılından beri sahneleniyor. 20 ülkede 4500’den fazla sahnelenen müzikal adeta izleyenleri aşk, mültecilik, güzellik-çirkinlik etrafında döndürüyor. Toplum dışına itilmiş insanları gördüğümüz, kaderi sorguladığımız bir yolculuğa çıkıyoruz ve mültecilik meselesini, toplumdan dışlanmışlığı net bir şekilde görüyoruz. Güzeller güzeli çok aşığı olan bir kız çingene Esmeralda ve çirkin, kambur bir adam Quasimodo... Her şey güzellik mi? Güzel olman ve çok aşığının olması o ülkede mülteci olmanı, o ülkeye ait olmadığını değiştirir mi? Peki, her şey dış güzellik mi? Fiziksel olarak çirkin olsan güzeller güzeli bir kıza aşık olamaz mısın? O kız sana aşık olamaz mı? Çi

Disiplinlerarası üretim yapan bir karanlık prens: Nick Cave

Yaklaşık 45 senedir, ömrüne birçok farklı disiplini sığdıran rock müziğinin ikonlaşmış ismi Nick Cave ’in müzikle tanışması kilisenin çocuk korosunda başladı. Daha sonra okuldan arkadaşları ile kurduğu  Door Door  adlı grubu, ilerleyen yıllarda  Boys Next Door  sonra da  The Birthday Party  ismini aldı. 1970’lerin ‘punk’ akımını izleyen bu birliktelik, 1977’den 1983’e Mick Harvey’in grubu dağıtmasına kadar post-punk adına ürettikleri orijinal besteler ile yoluna devam etti. The Birthday Party’nin yolculuğunun sona erdiği1984 yılından günümüze grup için  The Bad Seeds  dönemi başladı. Bu grupla birlikte Nick Cave’in müziğine blues ve deneysel türler de eklendi.  Nick Cave and The Bad Seeds ’in her albümü adeta ayrı birer kitap ve rock mucizesi... Nick Cave, ilk olarak 1984’te Birthday Party üyelerinin de birkaçının bulunduğu The Bad Seeds’le birlikte ‘ From Her To Eternity ’ albümünü yayınladı. Klavyeci Barry Adamson’ın gruptan ayrılışının ardından yaptıkları 1988 çıkışlı  ‘ Tender P

Dijital ve fiziksel varlıklar arasındaki alan

Anılarımızı hatırladığımız zamanlarda beynimizde oluşan hareketleri merak ediyor musunuz?  Yeni medya sanatçısı, yönetmen, tasarımcı, yaşamını ve çalışmalarını Los Angesles’ta sürdüren Refik Anadol anılarımızı hatırladığımızda beynimizde oluşan hareketleri merak etti ve dijital, fiziksel varlıklar arasındaki alanı keşfedip geçmişe, geleceğe dair bir yolculuğa çıkmamızı sağladı. Görsel ve işitsel canlı performans, mekana özgü enstalasyon ve parametrik heykel üretimi yapan Anadol’un projeleri mimarlık ve yeni medya sanatları arasında melez bir ilişki kurarken dijital ve fiziksel varlıklar arasındaki alanı da keşfetti.  Anadol’un ‘ Eriyen Hatıralar ’ sergisi 7 Şubat- 17 Mart 2018 tarihleri arasında Pilevneli Gallery ’deydi. Sergi normalde 10 Mart' a kadar sürecekti fakat sergi şehir içinden, şehir dışından o kadar çok ilgiyle karşılandı ki bir anket yapılıp sergiyi biraz daha uzatmaya karar verdiler ve bizde serginin son günü Dolapdere'de bulunan Pilevneli Gallery'n

Ümit Ünal: Vampirleri kurban yaptım

Senarist - yönetmen Ümit Ünal ile Everest Yayınları’ndan çıkan en son kitabı ‘Bana Göre Kıyamet’i konuştuk. Ünal, "Toplumsal arka planı olan bir vampir hikâyesi tasarladım" dedi. Farklı disiplinlerde üretim yapmayı, varoluşu olarak tanımlayan yazar, çizer, senarist, yönetmen Ümit Ünal ile Everest Yayınları’ndan çıkan en son kitabı ‘Bana Göre Kıyamet’i konuşmak için buluştuk. Tabii bu buluşmada sinemayı, şuanda vizyonda olan ‘ Sofra Sırları ’ filmini de konuşmadan geçmedik. Teyzem, Anlat İstanbul, Nar gibi filmleriyle; Işık Gölge Oyunları, Amerikan Güzeli gibi kitaplarıyla ve Gecenin Gecesi, Abuk kitaplarına olan çizimleriyle tanıdığımız Ümit Ünal, uzun bir aradan sonra iki farklı üretimle karşımızda. ‘Bana Göre Kıyamet’ de bir film yıldızının kayboluşu ardından bir kasaba halkı konuşuyor diyen Ünal, “Ülkemizin içinden geçtiği çalkantılı ve gergin dönem herkes gibi beni de çok etkiliyordu. Bunun bir şekilde işlerime yansımamasına imkân yoktu. Yaşadıklarımızı sinem