Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Sahnenin her yerine dokunan bir dev: Nick Cave

Sahnenin her yerine dokunan bir dev 10 Temmuz Salı akşamı KüçükÇiftlik Park sahnesinde dondurup tekrar tekrar yaşamak isteyeceğim bir geceyi yaşadım. Deneyimlediğim en muhteşem konser gecesiydi uzun zamanda üstüne hiçbir isim çıkamayacak eminim. Bu geceye ‘konser gecesi’ demek aslında hafif kalır. Gece; bir hikâyeydi, bir romandı, bir başkaldırıydı, bir umut ve bir haykırıştı. Bir konsere ‘roman gibi konser’ diyeceğim aklıma gelmezdi. Ama evet 25. İstanbul Caz Festivali kapsamında İstanbul’a 17 yıl sonra tekrar gelen Nick Cave konseri benim için her sayfasında, her şarkısında ayrı heyecan yaşadığım bir romandı. Nick Cave & The Bad Seeds tam 21.30’da sahnede yerini aldı, bizleri selamladı ve romanın ilk sayfası ‘Jesus Alone’ ile açıldı. ‘Skeleton Tree’ albümü Cave’in oğlunu kaybettikten sonra çıkardığı hüzün dolu bir albümdü. Cave ikinci şarkısını da o albümden seçerek ‘Magneto’yu seslendirdi. Altıncı şarkısı ise benim beklediğim şarkı ‘Let Love In’ albümünden ‘Red Rig
En son yayınlar

Caz ve Fazlası

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından bu yıl 26 Haziran- 17 Temmuz tarihleri arasında yapılacak 25. İstanbul Caz Festivali 27 mekânda, 250’yi aşkın yerli ve yabancı sanatçıyı ağırlayacak. 25. yaşını kutlayan İstanbul Caz Festivali bu yıl da, cazın önde gelen isimlerini ve güncel müziğin yıldızlarını İstanbul’un farklı mekânlarında birbirinden farklı projeler ile buluşturacak.  Biliyoruz ki bu zengin programdan seçim yapmak çok zor o yüzden festival öncesinde programdan birkaç değerli ismi sizler için derledik. İstanbul Caz Festivali bu yıl, Robert Glasper’ın Taylor McFerrin, Derrick Hodge, Christian Scott ve Terrace Martin ile birlikte hayata geçirdiği yeni projesi R+R=Now’u hem tutkulu bir vokal hem de şarkı sözü yazarı ve şair olarak müzikseverin aklında silinmeyen bir yer edinen Benjamin Clementine’ı, Grammy ödülü sahibi olmasının yanı sıra, günümüzün en şiirsel ve dinamik caz vokallerinden Kurt Elling’i ve aynı gecede sahneyi paylaşacağı Chicago cazını mode

Aile bağlarıyla oluşan müzikal dünya

Yaz mevsiminin habercisi İstanbul Müzik Festivali bu yıl 23 Mayıs’ta dinleyicileriyle buluşmaya hazırlanıyor. 46. yaşını kutlayan İstanbul Müzik Festivali her yıl olduğu gibi takipçilerine rüya gibi bir ay geçirmelerini sağlayacak bir programa sahip. İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından E.C.A sponsorluğunda 23 Mayıs-12 Haziran tarihlerinde düzenlenecek olan 46. İstanbul Müzik Festivali “Aile Bağları” temasıyla müzikseverlerle buluşacak. Bahar aylarının sonlarında başlayıp yaz havasına doğru müzik tınılarıyla esecek olan festival, bu yıl bizleri aile ilişkileri arasındaki müziğin izini sürmeye davet ediyor. Kardeş müzisyenler, baba-oğul müzisyenler, aile müzik grupları, eş müzisyenlerin aralarında bulunduğu festivale yaklaşırken oluşturulan zengin programdan bir seçki sizler için hazırladık. 'En'lerin yetiştiği orkestra… Senfonik repertuar geliştirmek amacıyla 1987 yılında kurulan Filarmonica della Scala  orkestrası 27 Mayıs Pazar akşamı Lütfi Kırdar Kongre ve Se

Festivalden 7 film…

Bu yıl İKSV tarafından 6-17 Nisan tarihleri arasında düzenlenen 37. İstanbul Film Festivali ’nde 9 sinema salonunda 200’e yakın film gösterildi. Her biri farklı ülkelerden olan izlediğim 7 filmi sizler için derledim. Bu filmleri 'festivalde kaçırdım' diye üzülmeyin vizyonda yakaladığınızda izleyin. Hasret : Festivalin “Dünya Festivalleri” bölümünden olan İsrailli yönetmen Savi Gabizon ’un filmi Longing ; yıllar sonra bir oğlu olduğunu öğrenen babanın, oğlunun hayatını öğrenmeye yönelik verdiği mücadelesini anlatıyor. Filmin üçüncü dakikasında bir sürpriz patlıyor ve hikâye bambaşka bir yöne, meraka, pişmanlığa doğru gidiyor. Dramatik bir hikayeyi mizahi dokunuşuyla süsleyen yönetmen Gabizon, film izlerken hep hüzünlenmemizi, hem de neşelenmemizi sağlıyor. İki farklı duyguda izlediğimiz film Gabizon’un sözleriyle “ebeveynlik kurumunu masaya yatıran son derece hüzünlü bir komedi.” Parsel 35: Festivalde “Ntv Belgesel Kuşağı” seçkisinden olan Carre35  belgeseli bir

Festival heyecanı ödül töreniyle sona erdi

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından hazırlanan ve 11 gün boyunca sinemaseverlere 7 sinemada, 9 salonda dünyanın dört bir yanından 198 filmi buluşturan 37. İstanbul Film Festivali , Rahmi M. Koç Müzesi ’nde yapılan ödül töreniyle sona erdi. Festival’de ‘Ulusal ve Uluslararası Yarışma’larda 60 film yarıştı. Yazar ve programcı Yekta Kopan ’ın sunuculuğu üstlendiği, Ulusal ve Uluslararası Yarışma’larda yarışan filmlerin kazananlarının açıklandığı gecede Uluslararası ve Ulusal Altın Lale Ödülleri’ nin yanı sıra, Ulusal Yarışma bölümünde En İyi Yönetmen , Jüri Özel Ödülü , En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu , En İyi Senaryo , En İyi Görüntü Yönetmeni , En İyi Kurgu ve En İyi Özgün Müzik ödülleri takdim edildi. Ödül töreninde ayrıca Ulusal Belgesel Yarışması , Ulusal Kısa Film Yarışması ödülleri, Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü , Sinemada İnsan Hakları Ödülü ve Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Federasyonu (FIPRESCI) Ödülleri ’nin kazananları da açıklandı.

Hayat müzikal olsa...

Victor Hugo’nun ölümsüz eseri Notre Dame’ın Kamburu’ndan uyarlanan  Notre-Dame de Paris  müzikali orijinal dili Fransızca’da sahnelenmek üzere 9-25 Mart arası  ZorluPerformans Sanatları Merkezi ’ndeydi. Guinnes Rekorlar kitabına ilk yılında en çok izleyiciye ulaşan müzikal olarak giren Notre-Dame de Paris müzikali 1998 yılından beri sahneleniyor. 20 ülkede 4500’den fazla sahnelenen müzikal adeta izleyenleri aşk, mültecilik, güzellik-çirkinlik etrafında döndürüyor. Toplum dışına itilmiş insanları gördüğümüz, kaderi sorguladığımız bir yolculuğa çıkıyoruz ve mültecilik meselesini, toplumdan dışlanmışlığı net bir şekilde görüyoruz. Güzeller güzeli çok aşığı olan bir kız çingene Esmeralda ve çirkin, kambur bir adam Quasimodo... Her şey güzellik mi? Güzel olman ve çok aşığının olması o ülkede mülteci olmanı, o ülkeye ait olmadığını değiştirir mi? Peki, her şey dış güzellik mi? Fiziksel olarak çirkin olsan güzeller güzeli bir kıza aşık olamaz mısın? O kız sana aşık olamaz mı? Çi

Disiplinlerarası üretim yapan bir karanlık prens: Nick Cave

Yaklaşık 45 senedir, ömrüne birçok farklı disiplini sığdıran rock müziğinin ikonlaşmış ismi Nick Cave ’in müzikle tanışması kilisenin çocuk korosunda başladı. Daha sonra okuldan arkadaşları ile kurduğu  Door Door  adlı grubu, ilerleyen yıllarda  Boys Next Door  sonra da  The Birthday Party  ismini aldı. 1970’lerin ‘punk’ akımını izleyen bu birliktelik, 1977’den 1983’e Mick Harvey’in grubu dağıtmasına kadar post-punk adına ürettikleri orijinal besteler ile yoluna devam etti. The Birthday Party’nin yolculuğunun sona erdiği1984 yılından günümüze grup için  The Bad Seeds  dönemi başladı. Bu grupla birlikte Nick Cave’in müziğine blues ve deneysel türler de eklendi.  Nick Cave and The Bad Seeds ’in her albümü adeta ayrı birer kitap ve rock mucizesi... Nick Cave, ilk olarak 1984’te Birthday Party üyelerinin de birkaçının bulunduğu The Bad Seeds’le birlikte ‘ From Her To Eternity ’ albümünü yayınladı. Klavyeci Barry Adamson’ın gruptan ayrılışının ardından yaptıkları 1988 çıkışlı  ‘ Tender P