Ana içeriğe atla

Senaryonun Üstadı Robert McKee İstanbul’daydı.




Bu yıl 10-18 Kasım tarihleri arasında düzenlenen 4. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali, Hollywood’un teorisyeni olarak bilinen Robert McKee’yi ağırladı.

İstanbul Medya Akademisi ve Uluslararası Boğaziçi Sinema Derneği’nin düzenlediği 4. Boğaziçi Film Festivali’ne, 16-18 Kasım tarihleri arası senaristlerin el kitabı olarak bilinen “Story” kitabının yazarı Robert McKee konuk oldu. McKee, 3 gün boyunca Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşen “GENRE Seminar/ Tür Semineri”nde ilk gün “Tv/Dizi”, ikinci gün “Aksiyon/Gerilim” ve son gün “Komedi” başlıkları adı altında konuştu.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri olarak bizler de Robert McKee’nin “Tür Semineri”ndeydik.
İlk oturumu 16 Kasım’da gerçekleşen seminerde McKee, “Tv/Dizi” başlığı kapsamında dizilerin altı türü, çatışma düzeyleri, dizi varyasyonları, karakter örgüleri, karakter tasarımı gibi teorik kavramlardan bahsetti. Daha sonra seminere, dünyaca ünlü “Breaking Bad”, “24” gibi dizilerin üzerinden analizler yaparak, çeşitli dizilerden kesitler izleterek ilerledi.
McKee, Amerika’da antoloji, mini, sezonluk olarak yenilenen, ucu açık sezonlarla yenilenen, kapalı sezon ve uzun soluklu diziler olmak üzere 6 çeşit dizi türü olduğunu dile getirdi ve antoloji dizisine, Black Mirror’ı kapalı sezon dizisine, 24 ve Damages’ı uzun soluklu diziye ise Vikings ve Breaking Bad’i örnek verdi.

"Film, dış kapıya açılan televizyon ise iç kapıya açılan hikâyelerdir."

“Tv dizileri iç mekânları ve iç diyalogları sever. Yıllarca Dexter’da bunu gördük, izledik. İç kapıya açılan hikâyeler de bütçeyi daha az ve içeride tutuyor.” İfadelerini kullanarak bunun daha çok benimsendiğini vurguladı.
Televizyonda bütün yükün diyalogda olduğunu, sinemada ise metaforlarla derdimizi anlatabileceğimizin altını çizen McKee, salona ‘Story’ isimli kitabını kaç kişinin okuduğunu sormasının ardından sayıyı az bulması üzerine “Hollywood’da olsanız iş bulamazdınız üstelik kitabımı okumadığınız için ayıplanırdınız“ dedi.
McKee, tüm dünyada çok satanlar listesine giren ‘Story’ kitabının yeni bir Türkçe baskısının hazırlandığının müjdesini verdi. Ayrıca yayına hazırladığı yeni kitabı olan “Diyalog”da, Orhan Pamuk’un “Masumiyet Müzesi” adlı kitabından alıntılar yaptığını ve kişisel çatışmaları aktarmanın en iyi yolunun diyalog olduğunu belirtti.

“İçerik, internete uygun formata getirilmeli.”

McKee, teknolojinin gelişimiyle televizyon reklamlarının öldüğünü şirketlerin artık internet üzerinden reklam pazarlaması yapması gerektiğini savundu. Karasal yayıncılık bitecek, uydu yayını olmayacak, internet üzerinden yayın yapılacak diyen McKee, bu noktadan sonra insanların internete uygun içerikler, hikâyeler üretmesinin gerekli olduğunu söyleyerek, teknolojinin gelişiminden endişe duymadığını değişimin kesinlikle olmasını gerektiğini ve artık ona göre hareket etmek zorunda olduğumuzu ekledi.
İkinci oturumu 17 Kasım’da gerçekleşen “Gerilim” seminerinde McKee, suçun dört esası olan ana değer, adalet/adaletsizlik, ana duygu, merak, ana olay, suçlunun ifşası, ana karakterler, dedektif, suçlu, kurban kavramlarına değindi. Sonrasında suçun alt türleri olan dedektif, suçlu, kurban hikâyelerinden örnekler vererek ilerledi.
Son oturumu 18 Kasım’da gerçekleşen “Komedi” seminerinde McKee,  14 komedi tekniği olduğundan ve komedinin teorisinden bahsederek, “Kahkaha bütün tarih boyunca empatinin aracı, bir savunma mekanizması ve gerginliğin salınması olarak kullanıldı. Kahkaha insanı tedavi etmek için vardır.” sözleriyle komedinin önemini vurgulamış oldu.

“Gülme düşüncelerin terk ettiği bir duygudur ve aptal insanlar gülmezler.”

McKee, komedi yazarlarının ortalama zekânın üzerinde bir zekâya sahip olduklarını ama aynı zamanda depresif, sinirli, kızgın ve intihar eğilimi fazla olan insanlar olduğunu belirtti ve ekledi. “Duygu güçlüdür uzun sürer düşünce çok hızlıdır. Bir şaka yaratılırken siz yaratıcılığın özü itibariyle görürsünüz kahkaha, bir duygudur düşüncelerin terk ettiği bir içgüdüdür. Kahkaha tarih boyunca empatinin aracı olarak kullanılmış bir savunma mekanizmasıdır. Gülmek zekâ gerektirir. Aptallar gülmezler anlamadım derler. Komedi, bir duygu değildir aksine duygudan kurtulmak anlamına gelir keyif, haz ise bir duygudur.”
Gülme bir eleştiri eylemidir diyen McKee, komedi zekâsı toplumun asla yapma dediklerini yapar, temaları yıkar dedi ve vurguladı. “Annenin bunlarla ilgili konuşma dediği her şeyi komedyenin kullanması gerekir. Komedyen olarak her şeyin zıttını düşünmek, abartarak, çarpıtarak, bozarak hareket etmek zorundasınız.”

“Komedi de iyi bir zamanlama ayarlamak şarttır.”

McKee, kötü fıkra anlatıcılarının sorunları çok uzun tuttuklarını vurucu cümleye gelmelerinin çok uzun sürdüğünü ve buna bağlı olarak da anlatımın izleyiciye geldiği zaman izleyici de beklendiği gibi bir etkisi olmadığını dile getirdi. Bu yüzden esprilerin zamanının ayarlanması ve ardından vurucu cümle gelmesini savundu.
McKee, komedinin 14 tekniği olduğunu söyledi ve bunlardan zıtlık, rol değişimi, önemliyi ön plana çıkartarak diğerlerini önemsizleştirmek, mimikler, aksanlar, kılık değiştirme gibi kavramlardan bahsetti ve son olarak karikatürleştirmenin ayrıca üzerinde durdu. Bir şeyi bütününden ayırma, iki anlamlılık yaratma anlamına gelen karikatürleşme diyalog içinde olan iki karakterin iki farklı şeyden bahsetmesi fakat onların ve bizim diyaloğu çok farklı anlamamız anlamına geliyor. Daha sonra McKee, bu kavramlar çerçevesinde belirlediği dizi/film kesitlerinden örnekler vererek ilerledi.
Seminer üç gün boyunca sinemacıları, öğrencileri ve oyuncuları bir araya getirdi. Seminere, Yiğit Özşener, İlker Kızmaz, Özge Özpirinçci, Ahu Yağtu, Songül Öden, Murat Serezli, BKM Mutfak oyuncularından Şahin Irmak, Murat Eken, Gülhan Tekin ve “3 Adam“ Eser Yenenler, Oğuzhan Koç, İbrahim Büyükak gibi ünlü isimler de katıldı.

Seminerin son günü "Komedi" oturumuna katılan "3 Adam" la ayaküstü çok keyifli bir röportaj geçekleştirdik ve onlara şu soruları yönelttik.

Seminer hakkında düşünceleriniz ve McKee’den en çok etkilendiğiniz, ondan feyz aldığınız noktalar neler?


İbrahim Büyükak: Robert McKee dünyanın en büyük senaryo doktorlarından biri onu dinleyip ondan eğitim almayı çok istiyorduk zaten yurtdışında da keşke gitsek derken böyle güzel bir aktivite oldu ve geldi o yüzden çok mutluyuz. Komedinin ne kadar ciddi bir iş olduğuyla ilgili bizimde kendimizce bu işi yaparken oluşturduğumuz bazı düşünceler var aslında buraya gelerek o düşüncelerinde bir nevi sağlamasını yaptık. Seminer bize doğru yerlerde gezindiğimizi düşündürttü. Bilmediğimiz şeyleri öğrendik ya da anlamlandıramadığımız şeyleri anlamlandırmamızı sağladı.
Oğuzhan Koç: Biz kendisinin Story isimli kitabını okuyup hatmetmiştik zaten Yılmaz Erdoğan’ın da bize tavsiye ettiği bir kitaptı o. Kitabı okuyarak mizah yazarlığına başladığımız için aslında kitabını okuduğumuz şeylerin bir de hikâyelerini dinlemeye geldik İbo’nun dediği gibi böyle bir sağlama yapıyor gibiyiz. Kahkaha nedir, nasıl atılır falan diye bu kadar ciddi ciddi irdeleyince insan arada yabancılaşıyor ama çok keyifli, öğretici, etkileyici bir seminerdi.
Ve röportajın bu noktasında İbrahim araya giriyor ve ondan beklediğimiz espriyi patlatıyor. "Ama yine de şu klişeyi söylemeden bitmesin kitabı daha iyiydi." 

Eser Yenenler:  Burada olmaktan çok mutluyuz "Story" bizim başucu kitabımız. Robert McKee gerçekten yaşayan bir efsane onu böyle dinlemek ondan bir şeyler öğrenmek müthiş bir duygu tabi şimdi sıra bunları uygulamakta.

Robert McKee hakkında
1941 doğumlu McKee, 1984’ten beri 100 binin üzerinde öğrenciye ders verdi. Gişe rekortmenleri Hobbit, Akıl Oyunları, Yüzüklerin Efendisi, Da Vinci Şifresi, Karayip Korsanları gibi filmlerin Friends gibi dünya çapında popüler olan tv dizilerinin altında Mckee’nin öğrencilerinin imzası var. Öğrencileri arasında 60 Oscar, 200 Emmy, 100 WGA (Writers Guild of America), 50 DGA (Directors Guild of America) ödülü sahibi, bin Emmy, 250 WGA ve 100 DGA Ödülü adayı bulunuyor. Senarist- yazar, halen 20 th Century Fox, Disney, Paramount ve MTV gibi büyük yapım şirketlerine proje danışmanlığı yapıyor, dünyanın birçok ülkesinde senaryo seminerleri veriyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İKSV Kültür Sanat Kart Sahibi Gençler İle Fazıl Say Konseri

İKSV’nin düzenlediği etkinliklere gençlerin doyasıya gidebilmeleri için verilen ‘’Kültür Sanat Kart’’ sahibi gençler ile Fazıl Say konserinin hemen öncesinde buluştuk.  Daha sonra 15 Haziran tarihinde, 45.İstanbul Müzik Festivali kapsamında, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleşen konserin yolunu tuttuk. Kültür Sanat Kart, İKSV’nin düzenlediği festivallere, eğitim hayatını sürdüren üniversite öğrencilerinin gidebilmeleri için, 250 lira yüklenmiş olarak verilen ve çekiliş sonucunda 1000 öğrenciye ulaştırılan karttır.  Şimdi gelin o gün, Fazıl Say konserini seçen, konser öncesi İKSV ekibi ve Yekta Kopan ile kültür-sanattan, hayattan konuşmak için buluştuğumuz şanslı kart sahipleri gençleri daha yakından tanıyalım. İstanbul’a 2 yıl önce Van Erciş’ten üniversite eğitimi için gelen Rojda Zörer , İstanbul Üniversitesi’nde Felsefe okuyor. Ailesi aslen Ardahanlı olan Emre Ağdemir , İstanbul Sultangazi’de ailesiyle birlikte yaşıyor. İstanbul Tıp Fakültesi

DasDas'tan Joseph K.

İçinden çıkılmaz döngü Franz Kafka’nın Dava’sının  21.yüzyıl uyarlaması olan Joseph K. İngiliz yazar Tom Basden tarafından kaleme alınmış, Türkçe’ye de İlksen Başarır tarafından çevrilmiş. Oyunda Joseph K. karakterini Mert Fırat canlandırıyor diğer oyuncular ise  Didem Balçın, Onur Dilber ve Özgün Aydın . Mert Fırat dışındaki diğer üç oyuncu dış görüntülerinde ve ses tonlarında sadece birkaç değişiklik yaparak birçok farklı karaktere muazzam bir şekilde bürünüyor. Joseph K. bir bankada üst düzey yöneticidir.  Otuzuncu yaş gününün olduğu zaman evinde sporunu yaparken ve sipariş ettiği pizzasını beklerken iki kişi gelir ve Bay K.'ya tutuklu olduğunu söyler. Bay K. ilk başlarda panik halinde ve şaşkın bir şekilde durumu anlamaya çalışır hatta sonraları kamera şakası olduğunu düşünür ancak durum düşündüğü kadar basit olmayan bir döngüye sokar onu. Artık sebebini bilmediği bir girdabın içindedir. Bay K. daha sonra birçok kapıyı çalar ancak karşılaştığı bütün karakterler abs

Sakıp Sabancı Müzesi’nde günü dondurup geçmişe yolculuk

Sakıp Sabancı Müzesi’nde Kalıcı Koleksiyon sergilerinden “Kitap Sanatları ve Hat Koleksiyonu” sergisi görülmeye ve üzerinde düşünülmeye değer. “Bir kuruluşun başarısı ve kalıcılığı yalnızca ekonomik değerlerle değil, aynı zamanda sanat, kültür ve eğitim  alanlarına sağladığı katkıyla ölçülebilir” diyen Sakıp Sabancı, başta ünlü hattatların güzel yazı örnekleri ve Kuran-ı Kerim nüshaları olmak üzere, sanatlı el yazma kitaplar koleksiyonu yapmaya Sultan II. Mahmud’un yazmış olduğu bir levhayı satın alarak başladı.  Koleksiyon 1980’lerde daha çok zenginleşince Sabancı ve ailesi koleksiyonu güçlendirmek ve müze oluşturmak için adımlar attı. İstanbul’un Emirgan ilçesinde bulunan Atlı Köşk, 1998’de müzeye dönüştürülmek üzere Sabancı Ailesi tarafından Sabancı Üniversitesi’nin kullanımına tahsis edildi ve 2002’de Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi adıyla ziyarete açıldı. 1951 yılında alınan bu köşkte 1966’ya kadar Hacı Ömer Sabancı ve ailesi yaşadı. Hacı Ömer Sabancı ve