Ana içeriğe atla

Bağımsızlık yapan festival!


Bu yıl 21’incisi düzenlenen İstanbul Tiyatro Festivali iki hafta boyunca yurtdışından 5, Türkiye’den 13 oyun ve yan etkinlikler ile 18 farklı mekânda tiyatroseverlerle buluştu. ‘Tiyatro bağımsızlık yapar’ sloganıyla yola çıkan festival, 18 bin seyirci sayısı, yüzde 94’e ulaşan doluluk oranıyla ve 55 gösteriyle bağımlılık yaptı. İki yılda bir düzenlenen festival, bu yıldan itibaren her yıl yapılacak.



Festival boyunca izlediğim bazı oyunlardan...

When in Rome: Ezberbozan bir oyun!

Uzun zamandır bu kadar insanın aynı ortamda gülümsediğini üstüne üstlük kahkaha attığını görmemiştim. Bol bol etkileşimli bir oyun…  Alışık olmadığımız bir sahne ortamında komşuluk ilişkilerini anlatan When in Rome oyununda sahne, dekor, müzik yok. Etkileşimlilik, ışık tasarımları, bol bol düşünme, kahkaha ve bir koltuktan diğerine geçen oyuncular var. Bu oyunda oyuncunun ne zaman sizi alıp oyuna dâhil edeceği belli değil. Bu oyunda komşuluk ilişkilerindeki iki yüzlülükleri, iç sesleri çok net görüyor ve duyuyorsunuz

Yuva: Dört göçmenin kesişen yolu…

Belirli sebeplerle yuvalarından kaçan insanların farklı bir yere ait olabilmesi mümkün müdür? Seda ve Barış evlerine atılan bombalardan kaçan iki kardeş... Botla New York'a gelir ve sırılsıklam bir şekilde taksiye atarlar kendilerini. Peki, sadece aynı dili, kültürü paylaştığımız insanlarla mı sağlıklı bir iletişim kurabiliriz? Göçmenlik, iletişim ve birbirimizi anlamanın yanında aidiyet ve varoluş kavramlarına yoğunlaşan bir oyun olan Yuva New York'ta yolları kesişen dört göçmenin tek bir gecesini anlatıyor. Oyuncular arasında Bora Akkaş, Erol Ozan Ayhan, Özlem Zeynep Dinsel ve Saim Karakale yer alıyor. Yuva 10 Aralık ve 28 Aralık tarihlerinde Toy İstanbul’da sahnelenecek.

Bu yıl festivalde göç, aidiyet ve ülkeyi sevme çabası ile ilgili oyunları çokça gördük. Yuva, Göçmenleeeer, Seni Seviyorum Türkiye… Yaşadığımız sistemin artık parçası haline gelmiş olan göçmenlik sorunu, bizleri; savaşlar, iç savaşlar ve siyasi baskılardan dolayı yaşadıkları topraklardan kopan milyonlarca insanla, mülteci ve göçmenlerin zorlu yaşam koşullarıyla yüz yüze getiriyor. İnsanlar kurulu yaşamını bırakıp göç etmek zorunda kalıyorlar ve bu psikolojik, sosyolojik sorunları arkasında getiriyor. Farklı kültürlerden gelen insanların bir arada yaşaması, birbirini anlaması, farklı kültürlerin birbirini tanımasına olanak sağlayacağı gibi çeşitli çatışmaları da beraberinde getiriyor. Evlerini, ailelerini, okullarını, işlerini arkalarında bırakıp hiç tanımadığı bir yere doğru yola koyulan hayatlar…  Tabii ki göç sadece savaşlar, iç savaşlar ve siyasi baskılardan dolayı olmuyor. Kişisel, ekonomik, toplumsal sorunlardan dolayı da, insanlar sadece özel istekleriyle, “Bir yerlerde daha iyi bir yaşam mümkün.” düşüncesiyle göç edebiliyor. İşte tam bu noktada tiyatro dünyayı sarmalayan bu konuyu, bu sorunu işliyor ve onun parçası, düşünürü olmamızı sağlıyor.

‘Göç’ eden oyunlar festivalde yazım için https://www.gazeteduvar.com.tr/kultur-sanat/2017/11/15/goc-eden-oyunlar-festivalde/ adresini ziyaret edebilirsiniz. 

Yalnız: Yazı ve çok sesliliği iç içe geçiren bir gösteri…

"Çocukken kuyruklu yıldız olmak isterdim." Büyülü bir gösteri, büyülü bir isim Wajdi Mouawad... Tek kişilik dev kadro! Bir dekor, bir oyuncu en fazla ne kadar değişim gösterebilir? Belirli bir yere kadar inşa edilen oyun, bir yerden sonra izleyenleri sarsıp bir gösteriye dönüşüyor. Yalnız oyunu için yazdıklarım Hürriyet'in web sitesinde... 

İhanet: Aşkta rekabet sona ermez, aksine körüklenir
İnsanın karanlık tarafını anlatan, Türkiye edebiyatının derin ve sessiz ustası Nahid Sırrı Örik’in bugüne dek hiç sahnelenmeyen yapıtı İhanet… Zeki Demirkubuz’un ‘Kıskanmak’ filminin hikâye yazarı olan Nahid Sırrı’nın yapıtı, 2001 Afife Jale Tiyatro Ödülleri'nde Cevat Fehmi Başkut En Başarılı Oyun Yazarı Ödülü'ne layık görülen yazar, Özen Yula’nın yönetmenliğinde, 21.İstanbul Tiyatro Festivali aracılığıyla bizlerle buluştu.

1930’lu yıllar Ankara’sının bir konağından anlatılan hikâye bizleri “Aşkta; güzellik-çirkinlik, iyilik-kötülük, zafer-mağlubiyet hep iç içe midir? Galip mi yoksa mağlup mudur?” sorularıyla karşı karşıya getiriyor. Bitişlerin ve başlangıçların bir döngü olduğunu, her şeyin birbirinin devamı niteliğinde olduğunu yeniden bizlere hatırlatan oyun, iki kız kardeş, Sacide ve Macide’nin sevgili rekabetiyle başlıyor. Oyun, yıllara yayılan bu rekabeti resmediyor ve para hırsını, debdebeyi tercih edenlerin hikâyesine dair kendince uyarılarda bulunuyor.

OYUNLARIYLA İLGİNÇ DÜNYALARIN KAPILARI ARALANIR

Shakespeare’nin iki eserini dilimize kazandırmış bir çevirmen olan Nahid Sırrı Örik, aynı zamanda roman, hikâye, oyun, deneme, inceleme, anı ve gezi türlerinde eserler verdi ve çevirileri dâhil 30'u aşkın kitabı yayımlandı. Kadın karakterleri; dünyanın zalim bir yer olduğunu çözmüş, buna kendilerince önlemler almaya çalışan ama hırslarının bedelini ağır ödeyen kahramanlardır. Nahid Sırrı, hepsinin kendine has bir çekiciliği olan oyunlarıyla ilginç dünyaların kapılarını aralar bize. Sırrı’nın Bütün Oyunları kitabı ilk kez 1997’de yayımlandı ama ne yazık ki oyunları sahne tozu yutamadı. Fakat şimdilerde İhanet oyunu Özen Yula’nın ellerinde…

ÖDÜLLÜ YAZAR

Öykü, roman, deneme ve tiyatro yazarı olan Yula, çeşitli Avrupalı yazarlarla ortak projelerde görev aldı. Sanatçının; ABD, İngiltere, Fransa, Macaristan, Polonya, Ukrayna ve Bulgaristan’da çeşitli antolojilerde oyunları ve hikâyeleri yayımlandı. 2010 yılında Cleveland State Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nde ders verip; aynı üniversite ve Cleveland Public Theatre’da yazdığı oyunları sahneledi. Ay Tedirginliği, Dünyanın Ortasında Bir Yer, Kırmızı Yorgunları, Gözü Kara Alaturka, Sahibinden Kiralık ve daha birçok oyunun yazarı olan Yula; Yakındoğu’da Emanet, Gözü Kara Alaturka, Ay Tedirginliği, Stop the Tempo, Kocasını Pişiren Kadın, gibi birçok oyunu da yönetti. Sanatçı, çeşitli tarihlerde; Haldun Taner Öykü Ödülü, Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü, , İsmet Küntay En İyi Oyun Yazarı, Savaş Dinçel En İyi Oyun Yazarı, Sevda Şener Tiyatro Yazarlığı Ödülü ve İsmet Küntay En İyi Yönetmen Ödülü gibi birçok ödüle layık görüldü.

TİYATRO SAHNESİNDE ESKİ HAVALAR ESİYOR

Geniş oyuncu kadrosuyla karşımıza çıkan oyun, bizleri 1930’ların Ankara’sına yolculuğa çıkarıp, Eski Türk Sanat Müziği’nin tınılarına götürüyor. Bütün bu Ankara hayatının fonunda oyun ve hayat devam ederken Müzeyyen Senar, Ankara Radyosu’nda ilk önemli konserini veriyor ve hayat şarkılardaki gibi akıyor. Söz hakkı, 1930’lu yılların Ankara’sında bir eski zaman konağının halkındaydı ve onlara “aşk”tan ne anladıklarına; acılarına, kurnazlıklarına, hırslarına, kibirlerine, müstehzi savunmalarına ve bütün bunları bunca safiyetle ve samimiyetle yaşamalarına tanık olduk.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İKSV Kültür Sanat Kart Sahibi Gençler İle Fazıl Say Konseri

İKSV’nin düzenlediği etkinliklere gençlerin doyasıya gidebilmeleri için verilen ‘’Kültür Sanat Kart’’ sahibi gençler ile Fazıl Say konserinin hemen öncesinde buluştuk.  Daha sonra 15 Haziran tarihinde, 45.İstanbul Müzik Festivali kapsamında, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleşen konserin yolunu tuttuk. Kültür Sanat Kart, İKSV’nin düzenlediği festivallere, eğitim hayatını sürdüren üniversite öğrencilerinin gidebilmeleri için, 250 lira yüklenmiş olarak verilen ve çekiliş sonucunda 1000 öğrenciye ulaştırılan karttır.  Şimdi gelin o gün, Fazıl Say konserini seçen, konser öncesi İKSV ekibi ve Yekta Kopan ile kültür-sanattan, hayattan konuşmak için buluştuğumuz şanslı kart sahipleri gençleri daha yakından tanıyalım. İstanbul’a 2 yıl önce Van Erciş’ten üniversite eğitimi için gelen Rojda Zörer , İstanbul Üniversitesi’nde Felsefe okuyor. Ailesi aslen Ardahanlı olan Emre Ağdemir , İstanbul Sultangazi’de ailesiyle birlikte yaşıyor. İstanbul Tıp Fakültesi

DasDas'tan Joseph K.

İçinden çıkılmaz döngü Franz Kafka’nın Dava’sının  21.yüzyıl uyarlaması olan Joseph K. İngiliz yazar Tom Basden tarafından kaleme alınmış, Türkçe’ye de İlksen Başarır tarafından çevrilmiş. Oyunda Joseph K. karakterini Mert Fırat canlandırıyor diğer oyuncular ise  Didem Balçın, Onur Dilber ve Özgün Aydın . Mert Fırat dışındaki diğer üç oyuncu dış görüntülerinde ve ses tonlarında sadece birkaç değişiklik yaparak birçok farklı karaktere muazzam bir şekilde bürünüyor. Joseph K. bir bankada üst düzey yöneticidir.  Otuzuncu yaş gününün olduğu zaman evinde sporunu yaparken ve sipariş ettiği pizzasını beklerken iki kişi gelir ve Bay K.'ya tutuklu olduğunu söyler. Bay K. ilk başlarda panik halinde ve şaşkın bir şekilde durumu anlamaya çalışır hatta sonraları kamera şakası olduğunu düşünür ancak durum düşündüğü kadar basit olmayan bir döngüye sokar onu. Artık sebebini bilmediği bir girdabın içindedir. Bay K. daha sonra birçok kapıyı çalar ancak karşılaştığı bütün karakterler abs

Senaryonun Üstadı Robert McKee İstanbul’daydı.

Bu yıl 10-18 Kasım tarihleri arasında düzenlenen 4. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali, Hollywood’un teorisyeni olarak bilinen Robert McKee’yi ağırladı. İstanbul Medya Akademisi ve Uluslararası Boğaziçi Sinema Derneği’nin düzenlediği 4. Boğaziçi Film Festivali’ne, 16-18 Kasım tarihleri arası senaristlerin el kitabı olarak bilinen “Story” kitabının yazarı Robert McKee konuk oldu. McKee, 3 gün boyunca Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşen “GENRE Seminar/ Tür Semineri”nde ilk gün “Tv/Dizi”, ikinci gün “Aksiyon/Gerilim” ve son gün “Komedi” başlıkları adı altında konuştu. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri olarak bizler de Robert McKee’nin “Tür Semineri”ndeydik. İlk oturumu 16 Kasım’da gerçekleşen seminerde McKee, “Tv/Dizi” başlığı kapsamında dizilerin altı türü, çatışma düzeyleri, dizi varyasyonları, karakter örgüleri, karakter tasarımı gibi teorik kavramlardan bahsetti. Daha sonra seminere, dünyaca ünlü “Breaking Bad”, “24” gibi dizilerin üzerinden analizl