Norveç ve Finlandiya’nın çocuk yazarlarından Björn Sortland, Timo Parvela ve Angry Birds akıllı telefon ve bilgisayar oyunun illüstratör ekibinden Pasi Pitkanen’den heyecan dolu bir uzay macerası… Kepler62: Gerisayım
Hep düşlemez miyiz? Şehirden uzaklaşıp kırsala,
insanın çok olmadığı, paranın çok fazla değerinin anlaşılmadığı, gerçekten
kendi kimliğimiz ile yaşadığımız bir yere yerleşmeyi… Hep düşleriz. Şehrin
kalabalığının tozunu yutan, paranın değerinin çok fazla önemli olduğunu gören
her insan günün birinde böyle bir yaşam kurmayı hep düşler. Ama tabii ki çoğu
insan bunu gerçekleştiremez. İşte bu yolculukta şehirden kırsala olan değil de
dünyadan farklı gezegenlere olan bir arayış yolculuğu… Marie’nin yolculuğu…
Dünya’ya çok benzeyen yeni gezegenlerin
bulunduğuna dair söylentiler vardır. Çok uzun zamandır dünyadaki yaşamın da
çivisi çıkmıştır. Fazla kalabalık, berbat hava, insanların gereğinden çok fazla
savaşması ve birbirini çok kolay bir şekilde öldürmeleri doruk noktadır.
İnsanların hilesini bulamadığı, çözümünü satın alamadığı bir oyun vardır
Kepler62…
Hükümet, bir grup çocuğu, Dünya’ya benzer bir
gezegeni bulması için uzaya yollamaya karar verir. Çocuklar bu göreve seçilmek
içinde Kepler62 adlı oyunun bütün bölümlerini tamamlamalıdırlar. Ana
karakterimiz Marie, hayatlarını savaş ve yıkımla kazanan, ölüm fabrikaları,
tankları, denizaltıları, uçakları havaya uçuran silahları olan çok zengin bir
aileye sahiptir. Marie, normalde oyun oynamayı sevmediği halde Kepler62’de onu
cezbeden bir şeyler olduğunu belirtir. Oyunun aşırı zorluğu, oyunu oynarken
bazı hile paketleri ve güncellemeleri almak zorunda olmaması Marie’nin hoşuna
gider. Oyunun sonunda yalnız birkaç kişinin yanıtını bulduğu bir sır vardır.
Fakat Marie, yanıtın satın alınmadığı kısmının doğru olmadığını söyler ve “Elbette
insan ne isterse satın alabilir. Dost, sevgili, aile her şeyin fiyatı vardır.”
der. Kitapta Marie bu noktadan sonra paranın hayatımızı nasıl çevrelediği, hayatımızı
nasıl bir eksen etrafında döndürdüğü konusunda sitemlerine başlar. Aynı zamanda
Marie’nin burada kendi içinde zıtlıklara düştüğünü görebiliyoruz.
Başka bir
gezegene gidiyorsun düşünsene! Paranın önemli olmadığı bir gezegen ve yeni bir
yaşam…
Marie, oyunu bitirmeleri için birkaç kişiye para
verdiğini, hiç birinin hayatında başka bir şey olmadığını söyler. Marie her ne
kadar yaşadığımız bu kapitalist sistemin savunucusu olmasa tam tersi sövücüsü
olsa da kendisini o girdabın içinde bulmaktan alıkoyamaz. “Takma isimleri artık
gerçek isimlerinin yerini almış durumda dışarı çıkmıyorlar benimle arkadaşlar
çünkü onlara para ödüyorum.” Burada teknolojik gelişmeyle birlikte insanların
nasıl kimliklerini yitirdiklerine, sanal bir dünyanın hem üreticisi hem
tüketicisi konumunda olduğumuza ve parayla her şeye sahip olabileceğimizin
gerçekliğine atıfta bulunur. “Başka bir
gezegene gidiyorsun düşünsene! Belki yeni bir hayatın olacak paranın hiçbir
anlamının olmadığı bir yerde.” Parayla sahip olunan her şey Marie’nin canını
çok fazla sıkmaya başlar en başta hayata gözlerini açtığı yer olan ailesi parayı
çok kötü bir şekilde, insanların ölümüne neden olarak kazanıyordur ve bu durum
Marie’nin paradan nefret etmesini sağlayan baş neden olmuştur. Fakat Marie
dünyada yaşadığı süre içinde paradan ne kadar nefret etse de onun kullanıcısı,
onun şekillendiricisi olmaktan kopamaz. Bu yüzden paranın önemli olmadığı bir
gezegen ve yeni bir yaşam ister.
Marie’nin
görünürde her şeyi vardır ama aynı zamanda da hiçbir şeyi yoktur. Annesi
ölmüştür. Çok zengin oldukları için kaçırılır korkusuyla babası onu eve
hapsetmiştir ve eğitimine evde devam etmektedir. “Maaşlarını vermesem yanımdan
sıvışıp gitmeyecek insanların olduğu bir yer. Yeni bir başlangıç yapabileceğim
bir yer, kendim dışında kimse olmak zorunda kalmayacağım bir yer. İnsanlarla
para ve silahlar olmadan yaşamayı düşünsene kafa yoracak o kadar çok şey var ki
başın patlayacakmış gibi oluyor.” Marie, paranın ve ondan doğan sonuçların
insanları öldürdüğüne, paranın distopik bir evren yarattığına inanır. Ki zaten
öyle değil midir? İnsanlar yaşamlarını sürdürebilmek için çalışırlar para
karşılığında çalışırlar. Ama çoğu insan yaptığı işte mutlu değildir, çoğu
sadece sonucuna yani aldığı paraya bakar. Böyle olunca da işte mutsuz insanlar,
çıkar ilişkileriyle dolu, kavga dolu, insanların insanlara tahammülünün
olmadığı bir evren bizi sarmalar. Ve parayı kazanırken kendimizden ödün
verebiliriz. Kendimizi patronumuza çok farklı gösterebiliriz. Bunu nasıl
yaparız en başta onun her dediğine evet diyerek, itaat ederek yaparız.
Teknolojinin gelişimiyle de sosyal medya hesaplarımızda hepimiz farklı
kimliklere bürünmüyor muyuz? Hep iyiyiz, güzeliz, mutluyuz… Sahiden paranın
olmadığı, kendimiz dışında kimse olmak zorunda kalmayacağımız bir yaşam alanı
mümkün mü?
Marie’nin
istediği yolculuk başlıyor.
Marie’ye bir gün bir zarf geliyor açıyor ve
zarfta bir yerin koordinatlarının yazılı olduğunu görüyor. “Evet, buradan
gitmek istiyorum. Bütün parama ve paramla sahip olabileceğim her şeye rağmen
hayatımda hiçbir şey yok. Küçük bir yerde sıradan basit normal hayat istiyorum.
Ekim ayında dolu yağıyor. Dünya çöküyor. İyimser olmak için hiçbir sebep yok. Ara
sıra aynı anda iki zıt şey de isteyebiliyorum.” diyor.
“Dışarıda bütün dünya gözetleniyoruz ortalık
hükümetin adamlarıyla dolu.” Yeni medya teknolojisinin gelişimiyle birlikte her
yerde dijital ayak izimizi bırakıyoruz ve evet, gözetleniyoruz. 1960’lı
yıllarda Marshall McLuhan’ın söylediği “Küresel Köy” kavramı tv sayesinde
insanlar, insanların neler yaşadığını görüyorlar. Kitle iletişim
araçlarının kullanımının toplum tarafından hızla yayılacağını ve dünyayı
küresel bir köye dönüşeceğini söylemişti McLuhan. İnsanların insanlara
duyarlı olduğu müthiş bir sistem demişti. Yeni medya ile bunun tam tersi
gerçekleşiyor. Özellikle internet çağında ve sosyal ağların gelişimi ile
birlikte herhangi bir şey aynı anda birçok yerde olabiliyor. Bir konu hakkında
sosyal paylaşım sitelerinde yazılan herhangi bir cümlenin bütün dünyayı retweet ederek
dolaşması örneğinde olduğu gibi. İnsanların aynı marka kıyafetleri giydiği,
aynı marka içecekleri tükettiği çağımızda, McLuhan tarafından geliştirilen
Global Köy kavramı internet ve web akışı ile yeniden ruh buluyor. Dünya,
insanların her şeyi aynı anda öğrendiği ve gözetlendiğimiz büyük bir köy haline
geliyor.
Yorumlar
Yorum Gönder